16 Ocak 2011 Pazar

Tarihte ve Günümüzde Sabun

Tarihte ve Günümüzde Sabun

Tarihi bulgulara göre M.Ö 3000 yıllarında Babil'de temizlenmek için sabun benzeri maddeler kullanıldığı tesbit edilmiş durumdadır. M.Ö 2800 yıllarında Babil'de Sümerlere ait kil tabletlerde potasyumun kille karıştırılması sonucu elde edilen sabunlardan söz edilmektedir.
Antik Mısır'da da deri hastalıklarının tedavisi ve korunma için hayvansal ve aromaterapik yağlardan elde edilmiş ve tuzla karıştırılmış sabunlar kullanıldığı bilinmektedir.
Napoli yakınlarındaki Pompei antik şehri kazılarında pişirme kazanları dahil komple bir sabun imalathanesi ve ikibin yıllık sabun parçaları açığa çıkarılmıştır.

M.Ö 25 yıllarında yüzlerce hamamın bulunduğu ve banyo kültürünün oldukça geniş olduğu Roma İmparatorluğunda sabun kullanımına bugünkü formuyla rastlıyoruz. Roma'lılar "Sapo" adını verdikleri temizleyicileri kullanmaktaydılar. Bir Roma efsanesine göre sabunu ilk keşfeden kadınlardır: Kadınlar Tiber Nehrinin sularında çamaşır yıkamanın çok kolay olduğunu fark ederler. Muhtemelen hayvanların kurban edildiği Sapo Dağı'ndan Tiber Nehrine yağmurlarla beraber hayvansal yağlar ve odun külleri karışmaktaydı ve bu karışım da sabun görevi görmekteydi. Günümüz İtalyanca'sında sabun demek olan "Sapone" kelimesinin kökü efsanede adı geçen Sapo Dağı'na dayanmaktadır.

Modern metotlara dayalı ilk sabun üretim yerlerine, Pers istilasından kaçan Foça'lı denizcilerin kurduğu Marsilya şehrinde ve İtalya'da Savona'da yaklaşık M.S 1500'lerde rastlamak mümkündür. Bu dönemde Kuzey Avrupa daha çok hayvansal yağlara dayalı, Güney Avrupa ise zeytinyağına dayalı sabunları tercih etmişlerdir. Osmanlılarda sabunculuk Sabunhane adı verilen imalathanelerde icra edilen önemli bir imalat koluydu.

Sabun ile ilgili olarak; Fatih, 2. Beyazıd, Yavuz Selim ve Kanuni'ye ait kanunnamelerde fiyat, kalite ve sabuncu esnafı konularında hükümlere rastlamak mümkündür. Edirne ve Kudüs'te imal edilen misk sabunları başta sultan olmak üzere saray mensuplarına ve devlet ricaline sunulan en değerli hediyeler arasında sayılmaktaydı. Günümüzden yaklaşık 300 yıl önce, günümüz parfümlü sabunlarının ilk örnekleri olarak sayılabilecek meyve şeklinde ve meyve kokulu sabunlar Edirne'de üretilmekte ve Harem'in en gözde süsleri olarak kabul görmekteydi. Osmanlılarda geleneksel olarak zeytinyağlı sabunlar her zaman tercih edilmiştir.


Banyo Kültürü ve Sabun

Banyo Kültürü ve Sabun

İlk banyolar M.Ö 3000 yıllarından itibaren Gazze'de inşa edilmeye başlanmıştır. Antik Yunanlılar genellikle gymnasionların yanında halka açık hamamlar inşa etmişlerdir. Ancak hamamların yaygınlık kazanması çok sayıda sıcak su kaynağının bulunduğu Güney İtalya'da olmuştur.

Roma Hamamları imparatorluk dönemi uygarlığının belirgin özelliğiydi. Antik Roma’da şehirleşmenin ilk adımı her zaman banyolar vasıtasıyla olmuştur. Banyolar bir güzellik merkezi olmanın yanında canlı havası ile tam bir eğlence yeri ve halkın en kendi marçok beğendiği gezinti mekanıydı.

Hamamlarda her zaman beden eğitimi çalışmaları için bir palestra, kuru ortamda terlemek için bir laconicum, sıcak su banyosu için bir caldarium, orta sıcaklıkta bir tiepidarium ve büyük bir soğuk su havuzunun yer aldığı frigidarium bulunmaktadır. Ayrıca tartışma alanları ve bir kütüphane de yapıyı tamamlamaktadır.

M.Ö 25 yılından itibaren İmparator Augustus döneminde Terme (Thermae) adı verilen anıtsal banyoların yanı sıra termal kaynaklar üzerinde Sosandra adı verilen kaplıcalar ve Balneum adı verilen küçük banyo evleri inşa edilmeye başlanmıştır.

Roma, Hristiyanlığı kabul ettikten sonra yıkanma kültürü kilise baskısı ile yozlaşmaya başlamıştır. Orta Çağ Avrupa'sında yıkanmamış beden dindarlığın simgesi olarak benimsenmiş ve hamamlar kapatılmıştır.

Nihayet Haçlı seferlerinden dönen askerler vasıtası ile Müslüman ülkelerdeki hamam kültürü yeniden Avrupa'ya taşınmıştır. Papa uzun süre olmamak kaydıyla pazar günleri banyo yapmaya izin vermiştir; fakat tarihsel kayıtlara göre bu dönemde sabundan alınan vergilerin hala çok yüksek olduğunu görmekteyiz. Ancak 19. yy'dan itibaren yıkanmamanın hastalıklar üzerindeki etkisi fark edildikten sonra Avrupa'da halka açık hamamlara izin verilmiş ve sabun vergisi de kaldırılmıştır.

Türkler İslamiyeti kabul ettikten sonra hamamların sayıları hızla artmıştır. Özellikle İstanbul'un fethinden sonra artan hamam sayısı 17. yy'da 168'e kadar çıkmıştır. Rivayete göre 1464 yılında vezir Zağanos Paşa, adı ile anılan cami inşaatında bir gün bir işçinin büyükçe bir taşı cami duvarına taşıdığını ama kararsız bir şekilde yerine koyamadan geri getirdiğini ve bu hareketi de tekrarladığını görür. Sebebini sorduğunda işçi utanarak mazeret beyan eder ve abdestsiz olduğunu ve yıkanacak parası da olmadığını söyler. Abdestsiz olarak cami duvarına taş koymaya gönlü razı olmamıştır.

Paşa emreder, camiden evvel hamam yapılır; ve bu gelenek, asırlarca devam eder. Geleneksel Osmanlı mimarisinde cami, hamam ve çarşı üçü bir arada yer almaktadır.
Osmanlılarda kadınlar hamama sadece yıkanmaya değil kişisel bakımlarını da yaptırmak için de giderlerdi.

Günümüz Anadolu'sunda hamamlar; gelin hamamı, güvey hamamı, kırk hamamı ve adak hamamı gibi özel törenlere hala ev sahipliği yapmakta ve gündelik yaşam içinde önemini sürdürmektedir. Bir çok yörede topluca hamama giderek yemekli eğlence düzenleme ve yıkanma geleneği halen devam etmektedir. Görücü usulüne göre, erkek annelerinin kız beğendiği yer olmaya devam etmektedir hamamlar.
Ve hamama davet, eskiden olduğu gibi bugün de davetlilere bir kalıp sabun gönderilerek yapılmaktadır.
Aromaterapi, Doğal Güzellik ve Sağlık

Çeşitli bitkilerden elde edilen aromaterapik yağ esanslarının etkileri nasıl bilinmektedir ?

Ortama yayılan her tür koku (parfum) koku alma duyumuz yardımı ile algılanmakta ve beynimize ilgili bir uyarıda bulunmaktadır.Tüm bu uyarılar bilimsel bir yöntem olan elektroansefalografi (EEG) yöntemi  ile ölçülmüş ve uyarı gurupları oluşturulmuştur.

Buna gore; kimi bitkiden elde edilen aromaterapik esansın afrodiziak etkisinden bahsederken, bir başka bitkinin teskin edici etkisinden bahsedebilmekteyiz. İşte örnekler;

1-Sandal (Santalum Albo) : Her zaman yeşil, küçük bir ağaç, 6-9 metre boyunda, hint orijinli, endonezya adalarında da bulunuyor, her zaman taşlı, kuru zeminlerde bulunuyor, sarı, kırmızı ve beyaz tipleri var, beyaz olanı koku yapımında kullanılıyor. Geleneksel olarak kokusu en güçlü afradiziaklardan biri olarak kabul ediliyor, özellikle erkek eros için.
Bir üriner sistem antiseptiği, afrodiziak ve tonik etkisi var.

Doğu tıbbında özellikle deri üzerindeki faydaları için  özellikle değer veriliyor, kuruluğa karşı en etkili yağlardan biri, akne ve kızarıklıklarla mücadele eden mükemmel bir antiseptik, kaşıntı alıcı, deriden hasıl olan yağ ve kirleri uzaklaştırıcı.

Güneş ve giove etkisinde bir bitki, enerji aksiyonu: Yang

2-Rosmarino (Rosmarinus officinalis)/Biberiye: Akdeniz makisinin en yaygın çalılarından biri, her mevsim yeşil, nisan-mayıs bazen ağustosta çiçek açar. Stimolant, antiseptik, afrodiziak, antipastik ve  epatik etkileri var.

Ros-maris latincede  “deniz şebnemi-çiğ” manasına gelir, antik Latinler tarafından büyü ve iksir için kullanılırdı; beden sağlığı ve aşk için.

Seksüel dairede, daha duygusal olan bayan doğasına daha uygun: kan akışını artırıyor ve pelvisi güçlendiriyor. Vücudun genital bölgesinin aktifliğini uyarıyor.

Epidermik boyuttaki tonik, detersiv ve antiseptik etkisi egzama ve lekeler üzerinde önemli faydalar sağlıyor. Enerji: Yang, ve güneş etkisinde

3-Salvia (salvia scleria)/Adaçayı : Bütün Akdeniz havzasında  çok yaygın, gümüş/yeşil renginde odunsu, oval ve kesif yapraklı bir bitki. Antidepresif, antiseptik, deodorant, afrodiziak ve depurativ etkileri var.

Romalılar için, salvia salvatrix, “sağlık veren bitki, ve giovenin (Mars’ın) bitkisi ” idi. Ay bitkisi olarak da doğaüstü aşkın güçlerin etkisinde kabul edilirdi.

Salvia bayan fonksiyonları ve organları ve organlarını idare eden güçleri düzenliyor. Somut olarak salvia esansı   neuro vejetatif system üzerinde güçlü bir  etki yapıyor. Hormonal cevherler içerdiğinden stres ve nevroza bağlı ginekolojik rahatsızlıklar üzerinde de aktiftir. Bayanlar üzerindeki etkisini İtalyan vecizesi/ata sözü/deyişi ile hatırlamak lazım: “Bahçede bereketli salvia büyüdüğü zaman kadın evi idare eder”.

Salvianın aybaşı öncesi sendromlarda, ağrılı period bozukluklarındaki ve menapozdaki  faydaları bilimsel olarak bilinmektedir.

Salvia bir ay bitkisi olarak her zaman bayanlara derinden bağlıdır.  Sıcaklık ve dolaşım uyarıcı tüm diğer esanslar gibi afrodiziak etkisi ünlüdür.

Ay ve Mars etkisinde.   Enerji: Yin-yang

4-Patchouli (Pogostemon patchouli): Malezya kökenli, hint tropik  bölgeleri ve çin’de yetişiyor. 60-90 cm boyunda esotik ve beyazımsı çiçeklibir bitki. Stimolant, afrodiziak, deodorante, antiparazit ve antiseptik etkileri var.

Modern aromaterapide patchouli esansı özellikle cilt güzelliği için kullanılıyor ve cilt problemlerine etkili: antiseptik gücü tarafından dermatitlerle, mikozlarla ve deri alerjisiyle, akneyle mücadelede faydalı, dokuları canlandırıyor ve serinletiyor.

Enerji:yang, Güneş bitkisi.

5-CİPRESSA (CUPREEUS SEMPRE VİRENS)/Servi; Erkek ve dişi olarak ayrılan her zaman yeşil, bütün Akdeniz ikliminde yaygın boyu 30 metreyi bulan bir ağaç. Deodorant, astringente antiparazit ve antipastic özellikleri var.

Eski çağda servi odunu bozulmayan kutsal ağaç  olarak kabul ediliyordu; ölüm ve yaşamın bitkisiydi. Antik yunan ve Latin hekimleri ruh ve beden hastalarına ardıç öneriyorlardı; ızdırap ve ağrılardan kurtarmak için hastaları serviye dokundurarak ve altında yatırarak.

Kozalakların  kadın yumurtasına muhtemel  benzerliği kadın rahatsızlıklarının tedavisi için olduğuna  hükmettiriyor. Bitkisel östrojen içeriyor  ki bayan genital organlarını dengeleyicidir. Düzensiz adet, aybaşı ağrıları, menapoz rahatsızlıkları cipressa esansı ile tedaviden cevap alıyorlar. Enerji: Yin, Saturn/Pluton etkisinde.

6-GİNEPRO/ Ardıç:  Bütün Akdeniz havzasında  görülen her zaman yeşil bir çalı. Yaşadığı iklime adapte olma özelliği var. Deniz seviyesinden 2500 metreye kadar yaşayabilir. Tonic ve antiseptik etkisi var. Vajinal bir antiseptik ve serinletici; dermatit, egzema ve acneye karşı. Bayan jinekolojik rahatsızlıklarına ve güçsüzlüğüne karşı çok etkili ve iyi bir tonik.
Yang/Güneş

7-Melissa

50-60 cm boyunda hep otlu, kırmızı veya beyaz çiçekli bir bitkidir. Sadece melisa officinalis aromaterapiktir; melisa romana serin ve gölgelerde Akdeniz bölgesinde her yerde yetişir.
Tonik, stimolant ve antiseptik etkisi vardır.

Melisa adı latincede “miele/bal” ile aynı kökten geliyor. Öyleki arıların her zaman en sevdiği bitkidir. Antik doktorlar melisa “ruhsal rahatsızlıkları uzaklaştırıyor, kötü huy ve melankolik fantezileri ortadan kaldırıyor, üzüntüyü azaltıyor, mutlu bir kalp yapıyor” diyorlardı.

Bugün bilimsel olarak diyoruz ki; melisa esansı antinervoz, antispasmodik ve kuşkular ve fiziksel bağlantılı rahatsızlıklar üzerinde etkili . Venus etkisi  çözülemez görünen bütün kadın rahatsızlıkları ve seksualitesi üzerinde iyileştirici etki yapıyor.  Aybaşı döneminde ovülasyonu kolaylaştırıcı etki yapıyor, aybaşı öncesi  rahatsızlıklarının tedavisinde ve menapoza da yardım ediyor.

Eros ile  sakin, olgun ve daha güvenli  bir ilişkiyi tatlılıkla kolaylaştırıyor

Yin/Yang Venere/Giove.

Kaynak:L’aromaterapia, Xenia 1996, Tercüme: Dr.Müh.Ahmet Us

1 Ocak 2011 Cumartesi

Fucus yosunu ve anti-selülit tedavisi


Başlangıç (Edematosa) evresinde selülit sadece dokunarak  fark edilir. dokusal seviyede sıvılarda durgunluk vardır.
Şişkin ve ağır bacaklar görülebilir. Tedavisi en kolay selülittir.

Fucus, Atlantik kıyılarında özelikle de Britanya sahillerinde çok bol olarak kayalar üzerinde yetişen bir esmer
su yosunudur. Fucus deniz seviyesi alçaldığında toplanır. Fucus yosunu özleri özellikle selülit ve deri estetiği bozukluklarına karşı etkili oluyor. Fucus’un içerdiği polysaccharide; alginates, fucoidane, polyphenole, organik iyot, magnezyum, calcium, demir, fucosterin, talloidler, vitaminler, glucidler ve protidler, kan dolaşımını hızlandırıcı, dokuları sıkılaştırıcı, nemlendirici ve yenileyici etki yaratıyorlar. Aşırı hassas ciltlere uygundur.
Selülite sebep olan adiposit hücreleri kullanılmayan şeker ve lipitleri gece boyunca depolarlar. Fakat selülit hücrelerinin, özellikle sabah saatlerinde hormonal etkilerle yağları parçalayarak enerji üretme eğilimlerinin yüksek olduğu kronobiyolojik klinik çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Bu nedenle anti-selülit lenf drenaj masajını  sabah saatlerinde uygulamanız önerilmektedir.
Sabah saatlerindeki uygulanan lenf drenaj masajı;  
Adiposit hücrelerin oluşumunda azalma
Pre-adipositlerin proteine dönüşümünü kolaylaştırma
Yağ asitlerinin trigliseride dönüşümünü yavaşlatma
Bağ dokularını güçlendirme ve
Lenf ve dolaşım bozukluklarını azaltma

yönünde en ileri seviyede etki yapacaktır.

Sakız Ağacı

 Sakız bitkisi; Sakız Adası ve Çeşme yöresinde doğal olarak yaşayan ve reçinesinden yararlanılan bir bitkidir. Sakız bitkisi; 4-5 m. boyda, herdem yeşil ağaçcık veya çalı şeklindedir. Dişi ve erkek çiçekler ayrı bitkiler üzerindedir Erkek bitkilerin sakız randımanı disilerden fazladır. Tek veya üç-dört gövde üzerinde terbiye edilir. Dekoratif görünümü ve hoş kokusu nedeni ile bahçe düzenlemesinde de kullanılabilir.

Herdem yeşil olması ve toprağı örtmesi nedeni ile toprak erozyonunu da önlemektedir. Kökler 20-25 metre derinliğe kadar uzanabilir. Bu nedenle, kuraklığa dayanıklılığı incir ve zeytinden daha iyidir.

Arazi yangını gibi kötü koşullarda bile kısa sürede kendini yeniler. Kıyı bölgelerinde tuza dayanıklıdır Yavaş gelişir ve 100 yıldan fazla yaşar 5 yaşından itibaren sakız salgılar. 15 yaşından itibaren bitki başına 1-2 kilo sakız verir. Bir kilo sakızın fiyatı kalitesine göre 60-100 Dolar civarındadır.

Çiftçiler Bitkiyi Nasıl Üretebilir?
Çiftçiler bitkiyi tohumla, çelikle ve aşı ile üretebilirler.
Tohumdan fidan yetiştirmenin sakıncası, sakız randımanı düşük dişi bitkilerin de meydana gelmesidir Çelikle üretim, yeşil ve odunsu çelik şeklinde yapılabilir. Çitlenbik veya dişi sakız üzerine aşılanabilir. Aşılama; göz ve kalem aşı şeklinde uygulanır.

Doğadaki Sakız Bitkisinden Nasıl Yararlanılabilir?
Çalı şeklinde ve toprak yüzeyine yatmaya eğilimli bitkilerin etek kısmı açılarak, üçdört gövde üzerinde ağaçcık gibi terbiye edilir.

Bakım Işleri Nelerdir?
Kapama bahçe tesisinde 4-5 m. sıra arası ve sıra üzeri mesafeyle dikim yapmalıdır. Tek sıralı sınır dikiminde ise 3-4 m aralık yeterlidir.
Sakız bitkisinde budama oldukça önemlidir. Zamansız budamalar elde edîlen sakız miktarını azaltmaktadır. Her yıl, 15 Haziran'dan itibaren hafif budamalar yapılarak, gövde açılmalı ve güneş ışınlarının girmesi sağlanmalıdır. Gerektiğinde, toprak analizi sonucuna göre hayvan gübresi yanında, ticari gübreler de kullanılabilir.

Ne Zaman ve Nasıl Çizilir?
çeşme yöresinde ağaç gövdeleri 15 Haziran'da çizilmeye başlanır. Genç ve ince kabuklu gövde; ucu inceltilmiş tornavida ile çizilir çizikler, fazla derin olmamalı (odun kısmına geçmeden kabukta yapılır), 10-15 cm aralıklarla ve 4-5 cm uzunlukta yapılmalıdır. Yaşlı ve kalın kabuklu gövdenin Çizilmesi; normal tornavida ile kabuk hafifçe kaldırılarak yapılır. Bu işlem Ekim ayına kadar bir-iki ay ara ile iki kez tekrarlanır. Ikinci cizimler çapraz yapılır .

Aşırı çizimler bitkinin erken yaşlanmasına sebep olur. Gövde uygun bir şekilde çizildiğinde reçine kıvamında bir sıvı akar. Bu madde pıhtılaştığında sakız elde edilir. Başlangıçta donuk yeşil renkte olan sakız recinesi daha sonra sarı renk alır.

Çizim öncesi ağacın dibi, taç izdüşümü içi düzeltilerek temizlenir ve zemin kireçli beyaz toprakla örtülür. Beyaz zemine dökülen sakız damlaları elle veya süpürge ile toplanır. Çiziklerdeki donmuş reçine ise özel spatula ile hasat edilir

Toplanan Sakızlar Nasıl Temizlenir?
Hasat edilen sakız; toz, toprak, taş gibi yabancı maddelerden temizlenir Sonra sakızlar, işine sabun tozu konmuş olan soğuk suda çalkalanır. Temiz suda durulanarak, bez üzerine kurutulmak üzere serilir Kuruyan sakızların üzerine yapışmış olan yabancı maddeler ufak çakı yardımı i!e temizlenir Temizleme sonrası, iriliklerine göre sakız damlaları boylarına ayrılır.

Çoğu zaman; üretilen 100 gram sakızın 11 gramı Pitta, 27 gramı Iri Gözyaşı, 62 gramı da Ufak Gözyaşı olmaktadır Elde edilen sakız, kalitesinin korunması için eksi 20 C'da muhafaza edilmelidir.

Sakız Nerelerde Kullanılmaktadır?
Sakız, yüzlerce yıldır sakız reçinesi ve sakız yağı şeklinde, ilaç, kozmetik, boya, gıda ve içki sanayinde kullanılmaktadır

Kaynak:
Sakız Üretimi
Doç.Dr. Şenol BOZTOK
EGE ÜNİVERSİTESİ TARIMSAL UYGULAMA ve ARAŞTIRMA MERKEZİ Çiftçi Broşürleri